Defalarca
kaybolduk, o kadar çok konuşup, gülüştük ki zamanın nasıl geçtiğini
anlayamadık. En son otobandan ayrılıp bir köye girdiğimizde, navigasyonun
gösterdiği yolun üzerine dikilmiş mandıra bizi gerçekten dumura uğrattı.
Adamlar yolun üzerine binayı dikmiş, kendilerine uyan bir yerden patika
açmışlar. Bu ancak bizim ülkemizde olur diyerek otobana geri döndük. Çaycuma’ya
vardığımızda saat gecenin üçü olmuştu. Gecenin karanlığı, yol yorgunluğu derken
öğlene kadar uyuyacağımızı düşünürken; havanın temizliği, horozların sürekli
ötüşü, kuşların cıvıltısı arasında saat 8 demeden uyandık. Pencereleri
açtığımda (evet hava öyle serindi ki pencereleri kapattık:D) gördüğüm manzara
inanılmazdı. Ev sahiplerimize söylediğim ilk söz “cennette yaşıyorsunuz” oldu.
Evlenecek arkadaşımızın ailesi Çaycuma’ya 2 km
bir köyde yaşıyor. Bizleri de köydeki evlerinde misafir ettiler. Bizimle
birlikte düğün için gelmiş yatılı bir sürü misafirleri vardı. Gurbetçi bir aile
oldukları için evleri yazın gelen akrabalarının kalmasına uygun yapılmıştı. Her
katta 4- 5 yatak odası vardı ve odalarda banyo bulunuyordu. Yöre insanının
misafirperverliği, güler yüzü, bizleri memnun etme çabaları bir araya gelince
çok rahat ettik.
Ben
Karadeniz taraflarına ne zaman gitsem yaratıcıdan torpilli olduklarını düşünürüm:D
Memleketim Malatya doğunun en yeşil illerinden biridir ama ne kadar uğraşırsak
uğraşalım sonuçta yağışa bağımlı olduğumuz için Karadeniz’in yeşilinin yanına
yaklaşamayız. Çaycuma’da meyvelerin çeşitliliğine, verimine hayran kaldım.
Tarıma dayalı bir ekonomileri olmamasına rağmen bu verim gerçekten inanılmaz.
Çaycuma’nın
yaz nüfusu genellikle gurbetçilerden oluşuyor. Bu nedenle de küçücük bir ilçe
olmasına rağmen çok güzel mağazalar, marketler, çay bahçeleri vs var. Kısacası
biz çok beğendik tavsiye ederiz…
YARIN:
Kına- Düğün:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder