Umutlu Bir Gün

Umutlu Bir Gün

29 Temmuz 2012 Pazar

Amasra- Safranbolu-Bolu


Düğünü savdıktan sonra sıra gezmeye geldi. Çaycuma birçok gezi noktasının merkezindeydi ve birer gün arayla Amasra- Safranbolu- Bolu gezisi yapabildik.

Amasra; Fatih’in verdiği ismi ile “Çeşm-i Cihan” Allahın özenip de yarattığı bir yer. Daha ilçeye varmadan insanı yeşil ve mavinin uyumu çarpıyor. İnanılmaz güzel bir noktada, ormanlar sanki denizi kucaklıyor. Ne yazık ki insan eli değmiş, çok kalabalık ama yine de birçok tatil bölgesinden daha iyi durumda. Bölgede ağaç işlemeciliği yaygın, buna bağlı olarak Çekiciler Çarşısında çok güzel hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.


Gezi günlerimizin ikincisinde gittiğimiz Safranbolu bana nedendir bilmem eski Türk filmlerini anımsattı. Halkın yaşadığı Safranbolu ile koruma altında olan Safranbolu birbirinden ayrı yerlerde. Halkın yaşadığı bölgenin hiçbir özelliği yok ama sit alanına inildiğinde çok farklı bir ortamla karşılaşıyorsunuz. Evler çok güzel, birçoğu otel, pansiyon, kafeterya vs olarak hizmet veriyor. Ahşaptan yapılmış, ince bir zevkin eseri olan evler gerçekten çok güzel. Tarihi Arasta Çarşısı, Bakırcılar çarşısı vs çok değişik. Hediyelik olarak safranlı lokum ve Safranbolu evlerinin maketlerini aldık.



Son gün Bolu’ ya gidip hem teyzemi ziyaret ettik h em de nefis doğasının yansıması Gölcük Mesire alanını gezdik. Bolu için güzel bir şehir diyemeyeceğim ama doğal güzellikleri inanılmaz. O kadar yeşil ve serindi ki sıcak yaz günlerinde ohhhh dedik. Ne yazık ki Bolu’ yu gezmek için vaktimiz kısıtlıydı ve görmeyi çok istediğim Abant’ a gidemedim. Umarım bir daha ki sefere…


27 Temmuz 2012 Cuma

Kına- Düğün


Karadeniz’de kına adetleri bizim buralardan çok farklı değil. Erkekler (Damat dahil) kınaya katılamıyor. Kadınlar kendi aralarında sazlı sözlü eğleniyor. Bizim bu taraflarda erkekler katılmasa da izleyici olarak orada bulunur. Kına elbisesi ile eğlenceye katılan gelinimiz ilerleyen saatlerde bindallı giyindi ama bindallı yeni modaya uygun “Hürrem” elbisesi adı verilen bir giysiydi. Esmer güzeli gelinimize çok yakışmıştı, doğrusu ben çok beğendim. Giyinip ortada salınsam diye düşündüm ama bu kadın deli derler mi acep? Ne yapalım bizimkide Süleyman değil Bülentman desem olmaz mı:D vs iç konuşması sonucunda vazgeçmek zorunda kaldım. Ellerimi kınalamakla yetindim:(



Düğündeyse gelini karşılamaya köçekler geliyor. Yüklü bahşiş koparıyorlar doğrusu. Bizimkine o kadar söyledim hocakocalıkta ısrar etme vizyonunu geniş tut diye ama beni dinlemedi:P



Düğün çok eğlenceli geçti, dört saat boyunca hiç oturmadım. Bütün kurtlarımı döktüm. Bu bana bir süre yeter sanırım.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Nerede kalmıştık?


Defalarca kaybolduk, o kadar çok konuşup, gülüştük ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. En son otobandan ayrılıp bir köye girdiğimizde, navigasyonun gösterdiği yolun üzerine dikilmiş mandıra bizi gerçekten dumura uğrattı. Adamlar yolun üzerine binayı dikmiş, kendilerine uyan bir yerden patika açmışlar. Bu ancak bizim ülkemizde olur diyerek otobana geri döndük. Çaycuma’ya vardığımızda saat gecenin üçü olmuştu. Gecenin karanlığı, yol yorgunluğu derken öğlene kadar uyuyacağımızı düşünürken; havanın temizliği, horozların sürekli ötüşü, kuşların cıvıltısı arasında saat 8 demeden uyandık. Pencereleri açtığımda (evet hava öyle serindi ki pencereleri kapattık:D) gördüğüm manzara inanılmazdı. Ev sahiplerimize söylediğim ilk söz “cennette yaşıyorsunuz” oldu.


 Evlenecek arkadaşımızın ailesi Çaycuma’ya 2 km bir köyde yaşıyor. Bizleri de köydeki evlerinde misafir ettiler. Bizimle birlikte düğün için gelmiş yatılı bir sürü misafirleri vardı. Gurbetçi bir aile oldukları için evleri yazın gelen akrabalarının kalmasına uygun yapılmıştı. Her katta 4- 5 yatak odası vardı ve odalarda banyo bulunuyordu. Yöre insanının misafirperverliği, güler yüzü, bizleri memnun etme çabaları bir araya gelince çok rahat ettik.

Ben Karadeniz taraflarına ne zaman gitsem yaratıcıdan torpilli olduklarını düşünürüm:D Memleketim Malatya doğunun en yeşil illerinden biridir ama ne kadar uğraşırsak uğraşalım sonuçta yağışa bağımlı olduğumuz için Karadeniz’in yeşilinin yanına yaklaşamayız. Çaycuma’da meyvelerin çeşitliliğine, verimine hayran kaldım. Tarıma dayalı bir ekonomileri olmamasına rağmen bu verim gerçekten inanılmaz.

Çaycuma’nın yaz nüfusu genellikle gurbetçilerden oluşuyor. Bu nedenle de küçücük bir ilçe olmasına rağmen çok güzel mağazalar, marketler, çay bahçeleri vs var. Kısacası biz çok beğendik tavsiye ederiz…
YARIN: Kına- Düğün:)

20 Temmuz 2012 Cuma

Tatil, Güzel Tatil:D


Tilki misali döndük dolaştık yine kürkçü dükkanındayız. Hazır evde bilgisayarıma kavuşmuşken gezimizden bahsedeyim istedim. Yakın bir arkadaşımızın düğününü bahane edip çokkkkkkk uzun zamandan beri ilk kez çocuklar olmadan tatile çıktık. Çocuklarımızı küçük bir doğum günü töreninin ardından Mersin’e büyükannelerine bırakıp eşimle düştük yollara. 

Blog yazarlarının bir çoğunun aksine otel tatillerinden hoşlanmadığımı uzun zaman önce fark ettim. Çocuklu olunca tatili otelde geçirmek zorunluluk halini alıyor. Tatilin ileri zamanlarında bu görevi de gerçekleştirip, oğullarımızı; havuz, animasyon, açık büfe üçlüsünden faydalandıracağız. Bu nedenle vicdan azabı çekmeden çocukları postaladım hatta APS yaptım:D

Küçük bir arkadaş grubu ile Mersinde buluşup, yollara düştük. Yol üstünde hoşumuza giden her yerde durduk, defalarca navigasyona aldanıp kaybolduk (biz yanlış okumadık alet yanlış yaptı :P) İlk durağımız; kaybolmamız sonucunda ulaştığımız Bor ilçesi oldu. Borda içtiğimiz leziz çayın üstüne tekrar yola çıktık ve Tuz Gölüne ulaştık. Tam güneşin batışı sırasında ulaştığımız Tuz gölünde manzara beklediğimden daha güzeldi. Görüş açısı boyunca uzanan bembeyaz yüzey insana boşluğun huzurunu hissettiriyordu. Yol üstü bir konumda oluşundan dolayı son derece kalabalıktı buna rağmen temiz oluşuyla bizlerde olumlu bir izlenim bıraktı.


Tekrar yola çıktık ve Ankara’ya ulaştık. Ankara her görüşümde daha büyüyor sanki. Yemek ve konaklama hizmetlerinden yararlandığımız Ankara’da çok oyalanmadık ama kısa zamanda daha uzun süre kalmak için sözleştik.

Tabi üç bin kilometrelik yolculuğumuz bu kadarla bitmedi. Devamı bir dahaki yazıya, beni bekleyin anacımmm:D


11 Temmuz 2012 Çarşamba

Nice yaşlara

Dört yıl oldu kuzum doğalı...Bebeğim iyi ki doğdun, iyi ki varsın.sen olmasan dünyam karanlık olurdu...

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Tatillll gel artıkkkkk!!!! 2


Evde olmak bana pek iyi gelmiyor. Dört yaşında, yerinde duramayan bir çocukla 40 derece sıcaklıkta evde hapis olmak bende panik atak- şizofren- paranoya vs yaratmadan tatilin gelmesi için gün sayıyorum:) Gece serin olduğu için geç saatlere kadar oturup, gündüz zombi kılığında gezmeye başladım. Aynı anda Jean-Christophe Grangé nin son kitabı; Sisle Gelen Yolcu ile İhsan Oktay Anar’ın Suskunlar kitabını okuyorum dersem ruh halimin çapraşıklığını daha iyi anlayabilirsinizJ Suskunlar henüz bitmedi, Sisle Gelen Yolcu ise zaman zaman durağan bir hal alsa da genelde fena değildi. Yabancı bir çok dizinin bütün sezonlarını bitirdim. Big Bang Theory öneririm. Kısacası tatilllllll Gellllllllll!!!!!!!!!

6 Temmuz 2012 Cuma

TATİL GEL ARTIKKKKKKK!!!!


Sonunda seminer bitti. Merak eden varsa anlatayım; ortalama üçer yüz insan salonlara doldurulduk. Kötü ses sistemi, birbirini yiyen idareciler, kavga eden sendikalar’ a rağmen bir şeyler öğrenmeye çalıştık. Seminerlerin çoğu bilindik konuları tekrardan ibaretti. 4+4’ e dair konu neredeyse yoktu, olanlarda çok yüzeyseldi. Kısacası verimli geçmedi ve ben hala yeni sistemin bize ne getirdiği konusunda net değilim.

Bana gelince heyecanla tatili bekliyorum. Bu sene Batı Karadeniz’e gitmeyi planlıyoruz. Bilenlerin gezilecek yerler hakkında önerilerini bekliyorum. Kendi aracımızla geze geze İstanbul’a ulaşmayı amaçlıyoruz. Her ne kadar öğretmenler “ Çalışmıyor!!” olsa da ben çok yorulduğumu hissediyorum ve iyi bir tatile ihtiyacım var. Umarım her şey güzel geçer.

Birazda oğluştan haberler:
Umut, abisinin Mersin’e gitmesi ile depresyona girdi :D Tabi ben abisi kadar iyi kudurmacılık oynayamıyorum. Havalar çok sıcak olduğu için ancak akşamları dışarı çıkabiliyoruz. Akşama kadar onu eğlendirmek için kırk takla atıyorum ama yine de memnun edemiyorum kuzuyu. Bütün oyunlardan sıkıldığı için her türlü faaliyet çabası en fazla 10 dakika sürüyor. Ipat olmasa delirmemek işten değil. Deniz’ im, canım oğlum ne olur gel, ben senin kıymetini bilememişim:)