Düğünü
savdıktan sonra sıra gezmeye geldi. Çaycuma birçok gezi noktasının
merkezindeydi ve birer gün arayla Amasra- Safranbolu- Bolu gezisi yapabildik.
Amasra;
Fatih’in verdiği ismi ile “Çeşm-i Cihan” Allahın özenip de yarattığı bir yer.
Daha ilçeye varmadan insanı yeşil ve mavinin uyumu çarpıyor. İnanılmaz güzel
bir noktada, ormanlar sanki denizi kucaklıyor. Ne yazık ki insan eli değmiş,
çok kalabalık ama yine de birçok tatil bölgesinden daha iyi durumda. Bölgede
ağaç işlemeciliği yaygın, buna bağlı olarak Çekiciler Çarşısında çok güzel
hediyelik eşyalar bulabilirsiniz.
Gezi
günlerimizin ikincisinde gittiğimiz Safranbolu bana nedendir bilmem eski Türk filmlerini anımsattı. Halkın yaşadığı Safranbolu ile koruma altında olan
Safranbolu birbirinden ayrı yerlerde. Halkın yaşadığı bölgenin hiçbir özelliği
yok ama sit alanına inildiğinde çok farklı bir ortamla karşılaşıyorsunuz. Evler
çok güzel, birçoğu otel, pansiyon, kafeterya vs olarak hizmet veriyor. Ahşaptan
yapılmış, ince bir zevkin eseri olan evler gerçekten çok güzel. Tarihi Arasta
Çarşısı, Bakırcılar çarşısı vs çok değişik. Hediyelik olarak safranlı lokum ve Safranbolu
evlerinin maketlerini aldık.
Son
gün Bolu’ ya gidip hem teyzemi ziyaret ettik h em de nefis doğasının yansıması
Gölcük Mesire alanını gezdik. Bolu için güzel bir şehir diyemeyeceğim ama doğal
güzellikleri inanılmaz. O kadar yeşil ve serindi ki sıcak yaz günlerinde ohhhh
dedik. Ne yazık ki Bolu’ yu gezmek için vaktimiz kısıtlıydı ve görmeyi çok
istediğim Abant’ a gidemedim. Umarım bir daha ki sefere…