Madem evde oturuyoruz bari bir faydam olsun değil mi?
Öğrencilerim için hazırladığım ödevleri buradan da paylaşayım belki bi faydalanan olur. Bu sene 3. sınıfları okutuyorum, 3. sınıfta okuyan öğrenciniz varsa kullanabilirsiniz.Çalışmalar bana aittir. Alıntı çalıntı değildir:)
UMUTLU BİR GÜN
Eğitim, ilkokul materyal, eğlenceli oyunlar, testler, etkinlikler ve daha bir sürü şey...
Umutlu Bir Gün
3 Nisan 2020 Cuma
2 Nisan 2020 Perşembe
Gelecekten umut var mı?
En son 2012 de yazmışım, koskoca 8 yıl geçmiş aradan. Sanırım eskiden buralar dutluktu diye soğuk espriler yapabilirim, zaten pek kimse de yok etrafta sanki kendi kendime takılıyorum:)) Uğruna blog yazmaya başladığım kuzu kocaman olmuş, o artık ortaokullu :) Geçen zamanda neler neler değişmiş hayatımda... Büyük kuzum üniversiteli hatta seneye bitirecek... E kadın durdun durdun bunca yıl sonra nereden düştü aklına blog yazmak, diyen olur belki, olmazsa da kendi kendime açıklayayım bari...E sıkılıyorum...Bunalıyorum... Tarihe not düşeyim dedim, olur ya 2020'yi sağ salim atlatmayı başarabilirsem diye... Malum Corona günlerinde evdeyiz. Zorunlu ihtiyaçlar dışında dışarı çıkmıyoruz. Çocuklarda büyüdü artık her an etraflarında olmamı beklemiyorlar...E sıkıldımmmm.
28 Kasım 2012 Çarşamba
Serbest Kıyafet
Öğrencilik
yıllarım boyunca nefret ettim önlükten, formadan… Üniversite yıllarımda da;
kararı vermek bana kalırsa öğrencilerime giydirmem formayı; asker gibi tek tip
olmasınlar, özgün birer birey olsunlar diye çok ahkam kesmişliğim var.
Ne kadar faydalı
bir uygulama olduğunu görmek için hem öğretmen hem anne olmam gerekti…
Göreve başladığım
ilk yıl, mayıs ortası…
Öğrencilerime
okula artık serbest kıyafet giyerek gelebileceklerini söyledim… İlerleyen
günlerde birçok öğrencim okul forması ile okula gelmeye devam etti. Çocuklardan
birini çağırdım; yavrum okula gelirken forma giyinmene gerek yok dedim. Utana
sıkıla verdiği “Öğretmenim benim giyecek başka kıyafetim yok” cevabı o an beni
nasıl üzdü anlatamam… Bu olayı bizzat yaşamamış olsam abartıyor bu insanlar
diye düşünebilirdim ama zaman acı bir biçimde daha kötüsü de olduğunu bana
gösterdi…
Okulda terlik
yasak olduğu için ayakkabı alan aileler gördüm. Kışın, yağmurda yaşta
sandaletle okula gelen öğrencilerim var ve o sandalet bile sadece terlik yasak
sandalette ucuz diye alınıyor. Sokakta 2 yaşındaki çocuklar çorapsız dolaşıyor
buralarda. Öğrencilerim sokakta beni gördükleri zaman utanıp sıkılıyor
kıyafetlerinin halinden. Şimdi o halleriyle okula gelecekler.
Sabah işe gitmiş
ya da yağmurda yaşta çamurda oynamış olan çocuk okul giysisini giydiğinde
nispeten temiz gelebiliyordu okula ama şimdi…
Buralarda çamaşır
haftada bir bilemedin iki kez yıkanıyor. Sobalı, tek odalı evde oturan çocuk
haftada bir banyo yaptığında seviniyoruz. Okul kıyafeti sadece okulda giyiliyor
ve hiç değilse haftada bir yıkanıyor ama şimdi…
Rahat koltuklarda
karar üreten sayın yöneticiler bir kerede gelip gerçek insanların arasından
baksanız ya gökyüzüne. Benim öğrencilerimin kırık pencerelerine naylon
yapıştırılmış onlar güneşi göremiyor…
Bu halleriyle farkları yok seçkin okulların öğrencilerinden ama yarın nasıl olacak sizce?
4 Ekim 2012 Perşembe
Çok doğru:)
Bu sabah sayesinde güne gülerek başladım. Savaş çığırtkanlarına cuk oturan bir cevap göndermiş Avram
3 Ekim 2012 Çarşamba
Sorumsuzluk bu kadar olur!
Bütün sıkıntılar, aksilikler neden üst üste gelir
bilmiyorum. İşini iyi yapan insanlar neden bu kadar azaldı son dönemlerde. Biz
sevdiklerimizin üstüne bu kadar titrerken başkalarının ilgisizliği,
sorumsuzluğu hayatımızı nasıl etkiliyor…
Bu sene öğlenciyim Umut’u okula ben götürüyorum, servis
getiriyor. Abisi karşılıyor servisten indiğinde. Bugün okul servisi Umut’ u
sitenin girişine varmadan abisi sandığı birini gördü diye!! eve varmadan
indirmiş. Dört yaşındaki bir çocuğu 10 metre öteye gitmemek için servisten
indirmiş.
Deniz’in yani büyük oğlumun telefonda Umut gelmedi sözü, servisi
arayışım, onların biz Umut’u indirdik sözü, telefonda Deniz’in Umut’u arayan
sesi, o arada geçen 10 dakika benim ömrümden 10 yıl götürdü. Ben gaza yüklenip
eve ulaşmaya çalışırken aklımda sadece ve sadece oğlumu görmek vardı. Tarif
edilemez bir korku, üzüntü, acı…
Abisi sitenin yanında çocuklarla oynarken bulmuş oğlumu ama
ya bulamasaydı, ya abisi sanıp yanına gönderdiği çocuk kötü niyetli olsaydı, ya
ne yapacağını bilemeyip alıp başını gitse ana caddeye çıksaydı ya ya ya …
İnsan hayatı bu kadar mı ucuz, bu kadar mı önemsiz. Benim
gözümden esirgediğim yavrum, sorumsuz mahluklar tarafından neyle karşı karşıya
bırakılıyor. Telefonda ağzıma geleni söyledim servis şoförüne, resmen şikayet de
edeceğim yarın ama içim soğumadı adam daha üste çıkmaya çalışıyor, bahaneler
uyduruyor…
Böyle bir sorumluluğum olmadığı halde öğrencilerim okuldan
çıkarken onları kimin teslim aldığını takip ediyorum çünkü ben anneyim ve küçük
bir ihmalin bile nasıl sonuçlara yol açacağını biliyorum, çünkü ben insan
hayatına önem veriyorum ama annelerine böylesini doğurduğu için küfür edesim
gelen mahluklar benim çocuğuma zarar veriyor…
21 Eylül 2012 Cuma
Dert dert dert
Yazmak ya da
yazmamak işte bütün mesele… Yazmak istediğim çok şey var ama elim klavyeye
gitmedi bir türlü. Okul başladı hem de nasıl başladı. İnanılmaz bir hengame
var. Bütün okullar karmakarışık bir halde.
Birinci sınıfta
180 öğrenci 3 derslik, derslik açmak için makam odasından vazgeçemeyen
kompleksli bir müdür. Evde var olan bir sürü çocuğun birinden daha
kurtulabilmek için 60 aylık çocuklarını okula gönderen veliler.
Mezun ettiğim eski
öğrencilerimin büyük kısmı okulu bırakmışlar güya açık öğretim okuyacaklar.
Duyunca beynimden vurulmuşa döndüm onca emek… O çocuklar daha 12 yaşında
mevsimlik işçiliğe gitmişler bile şimdiden.
Birinci sınıf
öğretmeni değilim ama bugün nöbet tutarken dış kapıdan kendisi kadar olan
çantasını yüklenmiş “annemi özledim eve gitcem ben” diyen çocukları sınıflarına
geri gönderdim. Burada çocuklar çok erken yaşta aileleri ile birlikte mevsimlik
işlere gidiyor. Kendi başlarının çaresine bakmaya şehirli çocuklardan daha
alışıklar. Yinede 60 aylık gurup sürekli takip istiyor çünkü kural kavramına
yabancı. Tuvalete tenefüste gitmek, sırada sabit oturmak, zile göre; öğretmene
göre hareket etmek doğalarına aykırı. Kapıda nöbetçi öğretmenler, yüksek
duvarlar olmasa onları okulda tutmak mümkün değil. Kaç yıllık öğretmenlik
hayatımda (birleştirilmiş sınıf dahil) bu seneki kadar ağlayan çocuk görmedim.
Normal çünkü hepsi daha ana kuzusu…
Umut ana sınıfına başladı
4 yaş gurubunda…
30 Ağustos 2012 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)